11 Mart 2008 Salı

bugun, dun, bir onceki gun

Turkiye'den gelirken yanimda getirmek istedigim pek cok seyi getiremedim. bavullara sigamiyor pek cok ivir zivirim. cd'lerimi de getiremedim. D.'nin getirdigi cd'lerin icinden sadece bir tane Turkce cd cikti. benim arada Turkce muzik dinlemem lazim geliyor. o yuzden onemliydi bu cd.

Athena 2005. acaip eglenceli bir album. insanin moralini yerine getiren albumlerden. hem temposu, hem de mars gibi olan tarziyla insanin surekli sarkilara eslik edesi geliyor.

'cokuslerdeyim' sarkisinin ozellikle baslangic sozleri bir gulumseme konduruyor yuzume. "bir iyilik et kendine, lutfen git geri donme. kaldim cikmazda beni bekleme. o dumanli tepeden, sana bakan penceremden, bir haber son defa cereyanda kaldim."

gulumseten kismi, cereyanda kaldigini haber edisi. ne tatli :))

dun...

duvarima ilk posterimi astim. sicak renkler gormem gerek benim.
gecen iki hafta hic durmadan kar yagdi. disaridaki kar yarim metreyi buldu. pek olagan bir sey degilmis, en son 50 sene once yagmis bu kadar kar. bunlari duymak rahatlatici, cunku bu kadari biraz fazla geldi. tamam anladik yagabiliyorsun, ama yeter. burada bunlar oluyorken istanbul'da havanin 18 dereceyi buldugu haberleri kulaga cok hos geliyor. gerci su an 18 dereceyse yazin kac derece olur diye dusunup bir iyyk geciriyorum icimden.

iki gun once durdu kar. ve dun hava sekiz dereceydi. sifir dereceden sonra birden sekiz derece oyle sicak geliyor ki. tamam dedim, buraya da bahar geldi. ama ben telefonda 'hava cok sicak, bugun sekiz derece' deyince, annem bir tarafiyla guluyor bana, 'ay ne kadar sicakmis' diyerek.

bir onceki gun...

sinir harbi icinde gecen bir gunun ardindan eve varmak ve televizyonda jamie'yi yemek yaparken bulmak ne guzel. bir fincan earl grey cay kadar sakinlestirici.

jamie hep yemek yapsin, ben hep onu izleyeyim. etrafi ne kadar dagittigina aldirmadan, ellerini yemegin icine daldira daldira, 'look at that' diye diye yemek yapsin jamie. hayat onun yemekleri tadinda olsun; taze ve organik.

sans iste, bugun kuzu kebabi yapiyor jamie. sanki bana yapiyor. "bizim publarda yedigimiz kebap cok tatsiz tuzsuzdur. ama turk, yunan ve ortadogu mutfaginda kuzu eti ve baharatlar cok zekice birlestirilir" turunden de bilgiler veriyor.

kuzu kebap diyor ama aslinda kuzu sis kebabi yaptigi. mutfak robotunun icine kuzu eti, tuz, karabiber, kirmizi biber, kimyon, kekik, antep fistigi ve sumak koyuyor (sumak deyisi cok tatli). eti cok da parcalamadan, kiyma haline getirmeden robotta bir kac tur donduruyor. sonra bunlari sise diziyor. yanina da kirmizi soganli bir salata.

sonuc cok guzel gorunuyor. icimden geciriyorum: jamie simdi burada olsan, ya da ben orada olsam. birlikte yaptigin kebabi yesek, ama opusmesek. malum sekerim, sogan yedik.

8 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ah, ben bu kuzu şişkebap faslına bayıldım. Ne kadar sevimli bir herif ve ne kadar keyifle yapıyor işini. BBC de rastlarsam çakılıp kalıyorum, bir seferinde kat kat gazete kağıtlarına sarıp somon pişirmişti; kendim yemiş gibi olmuştum.:))

Evet, tam da burası bahar gibiyken ve sanırım biraz da bu sebeple, Kuzey Avrupa kış koşullarının ağırlarıyla boğuştu. Neyse, bahar oralara da gelecektir, önümüz Nisan ne de olsa.:)

Öykücü dedi ki...

Küresel ısınma var ama Muzi.Kuraklık tehlikesi kapıda.Yani yağan kara üzülecek lüksümüz kalmadı.Kar,yağmur gibi doğa olayları artık başımızın tacı:)- Laf aramızda ben de pek sevmem karı,yağmuru.Güneşin kızıyım ben;)-

Herşey tamam da o antep fıstığı da nesi:)

Sevgiler..

Justin Biebery dedi ki...

Öpüşmenize tek engel soğan mı yani:)))

müzi dedi ki...

sevgili ekmekcikiz,
jamie'yi izlemenin benim uzerimde cok rahatlatici bir etkisi var. bir de yemek yaparken oyle icinden gelerek yapiyor ki, onu izlerken, 'aslinda korkulacak bir sey yok, ben de yapabilirim her yaptigini' gibi dusunceler geciyor aklimdan. hayal tabi benimkisi :)
bahar buralara da gelecek elbet, haziran temmuz gibi :)))

sevgili oykucu,
haklisin ne desen. ben de sizleri, memleketimi dusunerek endiseleniyorum zaten. tum kar buraya yagdi, oraya cok az yagdi. hep bize hep bize nereye kadar. biraz da biz gorelim gunes, biraz da siz gorun kar yagmur... barajlar dolsun. buradakiler doldu dolacagi kadar. hep sizi dusundugumden yani :)

sevgili fatma,
jamie'yi yanagindan opmeme, sogandan baska nasil bir engel olsun ki?? :)))

elektra dedi ki...

:)
bu jamie ilginç bir şahsiyet. bizde show plus diye bir kanal var, orada çıkıyor abinin programları. bir sürü değişik formatta program yapıyor. son gördüğümde yetenekli ahçı yamaklarına eğitim verip sırayla onları eliyordu. bir de evinde de bir tür bizi gözetliyor formatında devam ediyordu program. o mutfaktayken bençok yoruluyorum ama:( o garip pa pu aksanlı ingilizcesi mi yoruyor, sağa sola koşturması mı bilmem, bir tür baygınlık geçirip yemeğe dikkat bile edemiyorum:)))
ve fekat kuzu kebabı fikri bile güzel. oralarda sana kokusunu duyumsattıysa efferim jamie'ye:)

müzi dedi ki...

sevgili elektra,
evet izlemistim jamie'nin o programlarini da. ama benim asil sevdigim, ve halen takip ettigim, "jamie at home" serisi. daha bir sakin ve guzel. her hafta bir tema seciyor, ornegin kuzu eti, ve tum program o konuyu, o yemegin yanina gidecek yiyecekleri isliyor. bu program da kendi evinde cekiliyor ve jamie kendi bahcesinde yetistirdigi urunleri kullaniyor. mesela yemek icin maydanoz mu gerekli, gidip bahceden birlikte topluyoruz.
kuzu kebabi fikri ise gercekten guzeldi, hele en guzeli yapilisinin o kadar da zor olmadigini gormekti. su an girsem mutfaga tarife falan bakmadan yaparim kuzu kebabi. bir gun yapayim da cagirayim sizleri de :)

elektra dedi ki...

evet evet evet, bu sıralar buralardan gidesim var zaten, bir de kuzu kebabı gibi bir bahanem oldu mu, kim tutar beni:P

Adsız dedi ki...

Keep up the good work.