26 Şubat 2011 Cumartesi




Fazla sosyalleşmenin bir yan etkisi var. Konuşulan her kelime kafamda kalıp gürültüye dönüşebiliyor. Fazla seslerden sebep düşünemez hale gelebiliyorum.

Gazetede "boşlukta durup sükunetle düşünmek" satırlarını okuyunca bana neyin iyi geldiğini hatırladım. Bardağıma çilek ve ahududu çayımı koyup çıktım... Huzur aynı yerde bekliyordu.



Şu an her şey ne kadar sakin. Sadece kuşların ve rüzgarın sesi var.

Tanrım, ne kadar güzel. Teşekkür ederim.

17 Şubat 2011 Perşembe

"I Want You"




Bir arkadaşım, daha iki hafta evvel, 3 yıllık sevgilisiyle evlilikten konuşuyordu, erkeğin isteği üzerine. Bu hafta ise ayrıldılar, yine erkeğin isteği üzerine. Kız şu an paramparça. Ciddi bir hastalıktan yeni çıktı, kontrolleri hala devam ediyor, ama şimdi yaşamak için motivasyonum kalmadı diyor. Elbette geçecek bu haller ve o hayatına devam edecek. Ama çok zor, birinin diğerinin hayatını bu kadar kolay değiştirebilme gücüne sahip olması ve en hazırlıksız anında karnına yediği bu yumruk ile ayakta durmak çok zor.

...

Bu şarkıdaki aşkın sevgi ve nefret dolu hali bana çok gerçekçi geliyor. Hele Elvis Costello'nunkinden ziyade Fiona Apple'ın yorumu, gerçekliği daha da artırıyor.

Fiona aşık bir kadın olarak başlıyor söylemeye. Başladıktan bir dakika sonra ise bir çizik atılıyor şarkıya... ve kadının kafasına. Buradan itibaren kalbi kırık bir kadının kızgın ve tehlikeli halini çok güzel sahneliyor. Her satırda aşk ve kızgınlıkla sarf edilen sözler, ve her satır ardından tekrarlanan i want you dizesi, severken onu öldürebilecek kadar kızgın olabilmeyi daha iyi anlatamazdı. Ve Fiona bunu öyle güzel sahneliyor ki, sanki söylerken her kadının intikamını alıyor.

Bir dönem çok severdim bu şarkıyı. Şimdilerde ise benim için fazla depresif. Huzuruma dokunuyor. Bir kere dinleyip, yeniden hayran kalıp, kapatıyorum. Ama etrafımda kolayca harcanmış aşk hikayeleri duydukça, aklımda hep bu şarkı çalıyor.

7 Şubat 2011 Pazartesi

not defteri




Not Defteri'ni (the notebook) izlemiştim. Ardından film hakkında konuşuyorduk.

"Yok böyle şeyler, yalan" dedi.

"Neye inanırsan öyle yaşarsın" dedim.