28 Eylül 2009 Pazartesi

alt yazı

kızgın konuşmalarıma şahit olan arkadaşım, senin gerçekte böyle hissettiğine inanmıyorum dedi.

ne sanıyorsun dedim, bütün kızgınlığım sevgimden.

bazen insanlara alt yazı geçmek gerekiyor.

24 Eylül 2009 Perşembe

sonbahar ve huzur

fark ettim ki benim için huzur, uyum demek.

yapmak istediklerim ve yapabileceklerim arasında bir uyum olduğunda... düşünce ve değerleri benimkilerle uyumlu insanlarla olduğumda... söylediği ile yaptığı uyumlu bir insan olabildiğimde... yani etrafımda ve içimde uyum hakim olduğunda, kendimi huzurlu hissediyorum.

şu son zamanda, benim için sonbahar, huzur demek oldu.

tüm yaz boyunca, güneşli ve cıvıl cıvıl bir dış dünya ile, buz gibi bir iç dünya arasında, bir tezatlık içinde yaşadım. tezatlıklar, uzun mesafede yoruyorlar.

şimdi ise sonbahar... sakinliği, kendi halindeliği özendiren şu günler ruhuma öyle uygun ki, aylar sonra içim ve dışım arasında bir uyum hissediyorum. doğa ile uyum içindeyim. o da benim gibi kendine dönüyor, kendini dinliyor, konuşmaktan çok düşünüyor. ona en çok hüzün kelimesini uygun görmüşler ama bu hep tebessümle karışık bir hüzün. şimdi anlıyorum çünkü sonbahar ve ben ilk kez bu kadar uyumluyuz.

aylar sonra dış dünya, iç dünyama ayak uyduruyor. ve fark ediyorum ki benim için huzur, uyum demek.

1 Eylül 2009 Salı

bu böyle...

Benim gibi derdini kendine saklayan biri için aşağıda yazdıklarımı başkalarının da okuyabileceği bir yerde paylaşmak pek olağan bir şey değil. Ama zor zamanlarımda bana en büyük desteği veren dostlarım, bu acıları daha önce yaşamış olanlardı. Ve işte yaşadıklarımı buraya not ettim. Olur da acıda olan biri bunları okursa, kendini yalnız hissetmesin. Ve buraya not ettim, çünkü insan unutuyor. Güzellikleri, mutlulukları unuttuğu gibi, nereden nereye geldiğini unutuyor. Geçmiş yıllarda bloga yazdıklarıma dönüp baktım. İlk pizza deneyimimden tut da, Stavanger’deki güzel retro dükkanına ve daha başka görüp yaşadıklarıma kadar bana hatırlattıkları için mutlu oldum. İyi ki not etmişim dedim, yoksa unuturdum. Eşyalarımı da bu yüzden seviyorum. Mavi renkli, ucu turuncu şeritli çay kupam, bana en güzel yıllarımı hatırlattığı için değerli. Zaman geçiyor ve elimizde yaşadıklarımız kalıyor. Onları unutmak ise insanı vefasız ve riyakar kılıyor. Bugünü yaşıyoruz diye dünü unutacaksak, boşa geçmiş sayılmaz mı zaman? İşte bu anımı da bu sebeple not ettim. Unutmayayım diye. Acıyı hatırlamak için değil, geçtiğim yolları hatırlamak için.

İnsan hep yeni bir şeyler öğreniyor. Ama en önemlisi, iyiye ve güzele olan inancını yitirmemek. Çok şey öğrendim canım yanarken ve sonrasında. Ama inandıklarımı tümden yitirmiş değilim. Özümü yitirmedim çok şükür. Hala güzelliklere inanıyorum. Hala iyi günde kötü günde birbirinin elini bırakmamaya inanıyorum. Hala samimiyete inanıyorum. Ama samimiyet için bir güler yüzden çok daha fazlasının gerektiğini öğrendim. Ve her gülümseyişin samimi olmadığını öğrendim. Hayat hep yeni şeyler öğretiyor. Ve kim olduğumuz, biz o zor yollardan geçerken yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla ortaya çıkıyor, yani biz sınanırken. Anladım ki değer verdiğim, koşullarla inandıklarını değiştirenler değil, zor koşullarda pusulasını kaybetmeyenler. Ve doğru düzgün insanın pusulası her koşul altında güzel insan olmayı gösteriyor.

Hiçbir şeyi aşmış değilim. Her şeyi öğrenmiş hiç değilim. Hayat daha çok şaşırtacak çünkü hayat böyle. Ama gülümsemeyi unutmamak, kalbini birileri yüzünden karartmamak her şeyden daha önemli. Çünkü insan asıl o zaman yitiriyor. Elbette içimi her türlü olumsuz duygudan arındırmış değilim. Mutlu sonla bitmeyen filmlere kızdığım gibi, şimdi ona kızıyorum. Ama biliyorum da, her ne kadar acımız karşımızdakinin umursamazlığı ile büyüse de, Aşk’ta yazdığı gibi, “Hiçbir katil kurtulamamıştır kurbanın emanetini yüklenmekten” (sf: 39). Ve ben şu durumda ancak, vicdanımın hafifliği için kendi hesabıma şükredebilirim, bunun ne denli önemli olduğunu bilerek.

Her şeyde bir hayır var. O yüzden bunlar oldu diye çırpınmaya, telaşa, korkuya gerek yok. Sakinlik ve dinginlik daha güzel. Hem ne diyor: “Bir hüzün, bir saadet. Böyledir hayat. Hoş bir kararda, ahenk içinde, dengede” (Aşk, sf: 142).

Bugün kendime yeni bir Fransız bere aldım. Soğuk günler için. Burada sonbahar çoktan geldi. Birazdan earl grey çayımı koyup, dün yaptığım ıslak kekten bir dilim kesicem. İyiyim, çok şükür.