4 Ocak 2008 Cuma

Oslo 1 - Sehir merkezi

yeni yili seyahat ederek karsilamaktan hoslanmam. pek cok yer kapalidir ve ben her yerin kapali oldugu bir donemi evde gecirmek isterim. kalabaliklardan hoslanmadigim icin de gece yarisindaki yeni yil kutlamalarina katilmak istemem. evet, yeni yila evde, televizyondaki sacmaliklari seyrederek ve bitmek uzere olan yilin ne menem bir yil oldugu uzerine derinlemesine-ama-bos tartismalar yaparak girmek daha cazip gelir bana. ama bu sefer, tatili degerlendirme bahanesiyle, yeni yila Oslo'da girdik. amacimiz yeni yil eglencelerine katilmak degil, gezmekti.

sehir gezmesi dendi mi, acimasisiz biz, sabahtan gec saatlere kadar gezeriz. bir sehri gezmenin en iyi yolu yurumek oldugu icin de, canimiz cikana kadar degil, gun bitene kadar yururuz. canimiz, gun bitmeden evvel cikmissa sayet, aldirmadan yurumeye devam ederiz.


en cok trenle seyahati severim. bu yuzden oslo'ya trenle gittik. yukarida gordugunuz trenin, 467 no'lu vagonunda, 20 numarali koltugunda oturuyordum. ben sirf mesafe uzun oldugundan yolculuk 5 saat suruyor saniyordum. oyle degilmis. tren rahat olmasina rahat ama Ingiltere'de alisilmis turde hizli degildi. bu benim icin bir avantajdi, boylece bolca fotograf cekebildim. yanima iki kitap almistim, gidis-gelis 10 saat diye. ama etrafi seyretmekten, her seyin fotografini cekmekten, ic gecirmekten pek vakit kalmadi. zaman nasil gecti anlamadim. tren o denli rahat, gorduklerim de o denli guzeldi ki, yolculuk bitmesin, biz trenle devam edelim istedim. trende etrafi seyrederken fark ettim, norvec bir doga harikasi.

elimde o kadar cok fotograf ve aklimda bahsedilecek oyle cok sey var ki, neyi nasil anlatayim diye dusunuyorum. herseyi bir yaziya sigdirmak cok zor. elbette bazi seyler elenecek, pek cok sey tek bir cumleye sigdirilacak ve hatta bu seyahat bolumlere ayrilarak anlatilacak. ama illa ki bir noktadan baslanacak. o nokta da Oslo sehir merkezi olsun.

Oslo'nun en islek caddesi, tum azametiyle the Grand Hotel'in hakimiyeti altinda.

oslo'nun merkezi ve en onemli caddesi, Karl Johans Gate. Cadde, ismini donemin Norvec ve Isvec Krali Karl Johan'dan almis. tum ulkenin en onemli enstituleri bu cadde uzerinde yer aliyor. Norvec Parlamentosu (Stortinget), Milli Tiyatro (Nationaltheatret), Oslo Universitesi ve caddenin sonundaki Kraliyet Sarayi (Slottet)... Milli Galeri (Nasjonalgalleriet) ve Tarih Muzesi (Historisk Museum) gibi diger onemli noktalar da caddeye paralel sokaklarda yer aliyor.

Nasjonelgalleriet gezinin en guzel noktalarindan biriydi. oldukca zengin bir koleksiyona sahip galeri, ozellikle empresyonizm ve romantizm akimlarina vurgu yapiyor. Edvard Munch, J.C. Dahl, Harald Sohlberg, Christian Krohg gibi taninmis Norvecli ressamlarin yani sira Edouard Manet, Claude Monet, Paul Cezanne, Auguste Renoir, Pablo Picasso, Amadeo Modigliani gibi dunyaca unlu daha nice ressamin calismalari galeride sergileniyor.

Nasjoneltheatret de Norvec drama tarihinde onemli bir yere sahip. bina 1899 yilinda, Norvec'in en unlu oyun yazari Henrik Ibsen'in bir oyunuyla hizmete acilmis. barok tarzda tasarlanmis, etkileyici bir mimariya sahip. bu anlamda, donemin diger Avrupa tiyatrolari ile benzer mimari ozellikler tasiyor.

Nasjoneltheatret


Karl Johans Gate'in orta noktasina dogru, Studenterlunden denen bir park alani var. burasi yazin gecit torenleri icin kullaniliyor. kisin ise, parkin ortasina buz pateni pisti kuruluyor. doga sartlarinin uygunlugundan, norvecliler daha ilkokulda paten kaymayi ogreniyorlar. goruyorum, ilkokul cocuklari beden egitimi derslerinde, kaya kaya buz pistine cevirdikleri okul bahcelerinde buz pateni yapiyorlar. oslo'da, muzik esliginde paten kayan buyuk ve kucukleri izlemek bile cok eglenceliydi.


Karl Johans Gate'nin tepe noktasi Kraliyet Sarayi. aslinda ben saraylari sevmem, cunku abartiyi sevmem. ancak bu sarayi gorunce biraz sasirdim. Norvec Sarayi, diger saraylardan farkli olarak disaridan oldukca sade bir goruntuye sahip. en onemlisi de, etrafinda cok buyuk bir koruma kalkanina sahip olmadan, kolayca ulasilabilir gibi durmasi. sarayin iki yanindaki park da halka acik. inanin, amerikan konsoloslugu'nun etrafinda daha ciddi bir koruma var. Norvec Kraliyet Ailesi hakkinda alcak gonullu ve halka yakin insanlar olduklari soylenir, belki bu yuzdendir diye dusundum, bu abartisiz ve halkin yaklasmasina izin veren koruma anlayisi.

Kraliyet Sarayi, Karl Johans Gate'in tepe noktasinda, caddeyi on cepheden gorecek sekilde yer aliyor. bu fotografta saray tam arkamda, onumde ise cadde goruluyor.

Karl Johans caddesini birakip sehir merkezinin dogu kiyisina gittigimizde ise deniz kenarina variyor ve unlu Oslo fiyortlarini goruyoruz. dik kayaliklarla cevrili dar ve uzun koylara, fiyort deniyor. Norvec, fiyortlariyla unlu bir ulke, hatta ingilizce'deki fjord kelimesi, Norvecce'den gelmekte.

deniz kenarina vardigimizda saat 16.30 idi. gunes, gokyuzu ile vedasini tamamlamak uzereydi.

deniz kenarinin ozellikle yaz aylarinda sehrin en populer yeri haline geldigi cok belli. alisveris merkezleri, cafeler ve restoranlar yanyana dizilmis, fiyortlara bakiyorlar.

deniz kenari, cafeler kadar sIk alisveris merkezleri ile de dolu.

deniz kenarinda yururken, norvecliler'in deniz ile olan askini ve balikciligin norvec gunluk hayatindaki yerini daha iyi anliyorsunuz. norvec hakkinda bir yazi, bir deniz feneri fotografi olmadan tamamlanamazdi. bu fener de, oslo deniz kenarinda yururken karsiniza cikan hos yapitlardan sadece biri.



bir sonraki: nobel peace center, viking gemileri ve Oslo'da yeme-icme.

12 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ne güzeldir, yabancı bir şehri yürüyerek keşfetmek.

Bir yıla nasıl girersen öyle devam eder diye düşünürsek, bu gezi sayesinde tüm yılı böyle güzel gezilerle geçirebilmek ihtimali çok heyecan verici.
:)

müzi dedi ki...

insallah ekmekcikiz. gerci guzel gecsin de, nasil gecerse gecsin:).

elektra dedi ki...

müziii, o tren penceresinden görünen yol nasıl çekici bir yol yahu. demin blogumdaki yorumuna da yazdım, ben zaten senin blogu tıklayıp tıklayıp karlı postlardaki resimlere iç geçiriyorum. yenilerini koyana kadar trenli foton yeni hayal noktam olacak:) sevgiler..

B5 dedi ki...

Oslo'ya mi gidiyoruz :)Peki.
Turunu izliyorum.
Fotograflarin gittikce daha da guzellesiyor. Ben de onceki gun tren penceresinden bir fotograf cektim. Seninki gibi bir manzara olmasina imkan yoktu ama. Bil bakalim nereye goturdu tren beni :)
Fotograflari yine yamultup, toparlayinca yayinlayacagim,
Sevgiler,

müzi dedi ki...

elektra, koyarim o zaman karlarla kapli baska fotograflar, senin icin. ne olacak, elimde cok var ne de olsa:) sevgiler

b5, evet oslo'ya gidiyoruz, uzerine en kalin montunu almayi unutma. merak ettim, nereye goturdu seni tren? merakla bekliyorum yazini ve fotograflari. sevgiler

k.i.s.d. dedi ki...

Işıklı gece fotoğrafları ve gökyüzünde o en sevdiğim renk... Çok güzel.

Gezdirir gibi anlattığın, içime merak kattığın ve yeni bir şehrin kapısını araladığın için teşekkür ederim.

Norveç hakkında bir İngiliz bayanın bloğunu okumuştum, şimdi bulamıyorum. O kadar güzel doğa fotoğrafları eklemişti ki orada olmak istemiştim.

Keyfinize iştirakle...

endiseliperi dedi ki...

karlı bir kış günü trenle bir yere gitmek... yürüyerek bir şehri keşfetmek... nasıl hoşuma gitti anlatamam. yeni yılda uzun, keyifli seyahatler dilerim.

sevgiler.

ayçobanı dedi ki...

Cok iyi yapmissiniz :) Serinin diger yazilarini (her ne kadar kirpip bicsen de)merakla bekliyorum. Hep bahsettigim Norvecli arkadasim Sigrid'den bu sene gelen son kartta eskiden Hiristiyan olmayan Norvec'in eski geleneklerini, simdinin Noel gelenekleri ile birlestirdiklerini, aslinda dönemin Yule-tide olarak adlandirildigini ve esas amacinin da uzayan günlerin kutlanisi oldugunu yazmis. Cok hoslandim ve etkilendim ben acikcasi eskinin mentalitesinden :)) Biraz alakasiz gibi görünse de, belki senin Oslo görüntülerine biraz tad verir diye yazmak istedim.

Sevgiyle Müzi!! yeni yilin diledigince olsun...

Esra dedi ki...

Kac gundur gezemiyorum bloglari. Bir de geldim ki harika bir yazi karsiladi beni.Cok merak ettigim bir sehirdir Oslo. Yazini bir cirpida okudum; devamini da bekliyorum.
Cok seviyorum boyle gezi yazilarini. Ozellikle daha once gormedigim bir sehri anlatan yazilari. Gitmis kadar oluyor insan.
Tesekkurler...

müzi dedi ki...

sevgili kisd,
ben tesekkur ederim. bahsettigin fotograflarin nasil oldugunu tahmin edebiliyorum. norvec'in insani sasirtan bir 'dogal' guzelligi var. hani beklenmeyen, ya da bilinmeyen mi demek gerekir bilemiyorum ama sasirtiyor iste. ancak henuz o tur fotograflar cekemedim ben. bir gemi turu, mesela, iyi olabilir bunun icin. sevgiler

sevgili peri,
ben de ayni guzel dilegi senin icin diliyorum. kisin bir sehri yuruyerek gezmenin en guzel yanlarindan biri de usudukce bir cafeye siginip sicak birseyler icip, ardindan gezmeye devam etmek oluyor. usumek bile zevkli bir hal alabiliyor. benden de sevgiler

sevgili ayca,
alakasiz ne demek! bak ben hala bilmiyorum bu tur ayrintilari. hic utanmadan da itiraf edebiliyorum. burada gunlerin uzamaya baslamasi kutlanilan bir sey. daha kuzeyde festival de yapiliyor bunun icin. cok hos bence, farkli iklimlerde pek cok sey farkli bir onem kazaniyor, hayatin farkli yonleri one cikiyor. bunlari fark ettikce, doganin uzerimizdeki etkisini, bizi ve kulturumuzu nasil da sekillendirdigini gormek kolaylasiyor. burada bir kac zamandir dusundugum sey, burada insanlar dogaya ayak uydurarak yasiyorlar. etrafi binalarla cirkinlestirip, dogayi kendilerine benzetmemisler de, kendileri dogaya ayak uydurmuslar. bu yuzden sanirim bu zor iklim sartlarina ragmen insanlar mutlu ve yasadiklari yerle uyumlu. o uyumu hissedebiliyorum. ve bunun ne kadar onemli oldugunun farkina variyorum. istanbul'daki sorunun da buna karsilik gelen uyumsuzluk oldugunu dusunuyorum. binalarin, insanlarin dogayla, sehirle uyumsuzlugu... sanki sehir hepsinden kurtulmak ister gibi. uyum yani, olmadan olmuyor... bu konulara da nereden geldiysem. norvec gelenekleri demistin di mi? tesekkurler paylastigin icin. sana da mutlu yillar! sevgiler

sevgili archisugar,
ben tesekkur ederim. yaziyi begenmene cok sevindim. insani mutlu ediyor bu tur yorumlar. paylasmak guzellikleri artirirmis derler ya, cok dogruymus. sevgiler

yaban dedi ki...

Kocam bana kiziyor, internet basinda blog okuyarak vakit oldurdugum icin,, ama bilmiyor ki ne kadar cok sey ogreniyorum. Mesela fiyort kelimesinin aslinin norvecce oldugunu..
Mahsuru yoksa Oslo'ya hangi duraktan gittigini de yazar misin? O guzergahi gorme firsatim olur belki bir gun. Trene biner ve bes saatlik Oslo yoluna koyulurken iste Muzi'nin bahsettigi manzara der, kulaklarini cinlatirim.

müzi dedi ki...

sevgili yaban,
benim guzergahim trondheim-oslo idi. ama asil Flåmbanen guzergahi var Bergen'den hareket eden. bu guzergah daha dramatik goruntuler icin (daglar, vadiler, selaler gibi) siddetle tavsiye ediliyor. madem oyle bir niyetin var, bilgine :)