30 Haziran 2008 Pazartesi

nerede kalmistik?

evime dondum. okul ziyareti iyi gecti. hatta oyle iyi gecti ki uzerime bir rahatlik geldi, ki gelmemesi gerekir. benim yaz-maz demeden ayni tempoda ders calismam gerekir.

avrupa kupasi iyi oyaladi bizi. son macimizi burada, norvec'te izledim. ingiltere'den ayrilirken, maclari birlikte seyrettigim (ve son iki yazida bahsettigim) grubumuz benim zinciri kirdigimi, bunun bizim takim icin iyi olmayabilecegini soyluyordu. yarattigimiz ucube inanclarin takima sans getirdigine o kadar inanmistik ki, benim de icimde bir burukluk olusmustu, turnuva bitmeden donuyor oldugum icin. ve burada seyrettigim ilk macta yenilince biz, kendimi oldukca kotu hissettim. benim yuzumden kaybettigimizi dusunmuyorum tabi, o kadar manyak degilim cok sukur. ama acaba ingiltere'deki arkadas grubumla birlikte seyretseydim sonuc farkli olur muydu diye icimden gecirmiyor degilim (belki de o kadar manyagimdir, bilemiyorum).

avrupa kupasi davasi iyi oyalamis, hayatimiza renk katmisti. ne guzel bir ortamdi, degil mi? yarattigi o birliktelik duygusu... uzak ya da yakinken bile bir yerlerde birileriyle tek yurek oldugunu hissetmek, ayni seyi istemek, ayni sey icin sevinmek... bir yerlerde koklerinin oldugunu hissetmek. bir yere ait hissetmek.

oyle ince cizgi ki aradaki: birincisi, bir yere ait hissetmek ve aidiyetini sevmek. ikincisi, bir yere ait hissetmek ve aidiyetinle gurur duyup kendini digerlerinden ustun gormek. ikisi de birbirinden dunyalar kadar fakli ama bir o kadar kolay karistirilabilir duygular.

bu konulara daha derinlemesine girme niyetim var ama benim simdi onu bunu birakip ders programima geri donmem gerekiyor. ama bu guzel havalarda oyle zor ki... yani gidip mutfaga manti acmaya bile niyetim var, sirf dersi ertelemek icin. o kadar yani.

bir de Sansévérino calarken kafayi toplayabilmek ne mumkun. insanin icinden sadece kalkip dans edesi geliyor. dylala lalalalala...

21 Haziran 2008 Cumartesi

kirmiziiii...

hocalarimla gorusmek icin geldigim okulumda gunlerimiz futbolla gecer oldu. bir onceki yaziyi da dusununce futbol yazari gibi hissediyorum kendimi. ama yasadiklarimiz her gun yasanan seyler degil ve benim icimden baska bir seyden bahsetmek gelmiyor. universite doneminde 'spor yazarligi' dersimiz vardi ve ben bu dersin hep gereksiz oldugunu dusunurdum, en azindan benim icin. nereden bileyim gunun birinde futbol yazari da olacagimi.

hirvatistan macini yine kampuste izledik, ayni kadro ile: 3 Turk kizi ve etrafinda Yunan, Italyan, Sloven arkadaslar, ve karsi taraf, ve tarafsiz olan ingiliz cogunluk.

soylemeye gerek var mi, yine muthis bir gece gecirdik. mac boyunca tezahuratlarimiz dinmedi. bir gun onceden Sloven arkadasa da ogretmis ve provasini yapmistik. biz kirmizi deyince o 'beyaz', biz en buyuk deyince o 'Turkiye' diye bagiriyordu. ilk baslarda beyaz yerine beyaaat diye bagiriyordu, ama sonra sonra ogrendi :)

bir sure sonra Yunan arkadaslar da eslik edebiliyorlardi, dillerinin dondugunce. ayrica onlar da 'Turkey' diye degil de, bizim gibi 'Turkiye' diye bagirmaya basladilar. hele bir tanesi oyle bir atesli taraftar olup cikti ki, bizim oyunculara faul yapildiginda ve hakem gormezden geldiginde o da ayaga kalkip hakeme bagiriyordu.

kesinlikle etrafimizdakilere bulasan bir enerjimiz var. sanirim en onemlisi, biz isi hic milliyetcilik boyutlarina tasimiyoruz. bayrak olsa da yanimizda, o bayrak elden ele dolasiyor, Sloven arkadas da takiyor. isi Turkluge vardirmadigimiz icin, amacin eglence oldugunu unutmadigimiz icin, ve gol yedikten az sonra da toparlanip gulebildigimiz icin, digerleri de katilabiliyor bizim eglencemize. Yunan arkadaslarin sevincimize ortak olmasi da bu sekilde oldu.

120. dakikanin ve penaltilarin sonunda hepimiz sevgi yumagi olmus, havalarda zipliyor, cigliklar atiyorduk. en atesli Yunan arkadasimiz almis Turk bayragini, elinde salliyordu.

eve geldigimizde benim ses kisilmisti. ve hepimiz, sanki sahada 2 saat boyunca biz kosmusuz gibi yorgunduk. sabah uyandik, yan odadan bir ses: kirmiziiii. biz cevap verdik: beyaaaaz.

16 Haziran 2008 Pazartesi

yaban ellerde Turkiye cigliklari*

2 haftadir evden uzaklardayim yine. okuldayim. benim okulum baska bir ulkede. cogunlukla kendi basima calisiyor, yilin onemli donemlerinde hocalarimla bulusmaya geliyorum okula.

avrupa kupasi basladigindan beri maclari buradaki Turk arkadaslarimla birlikte takip ediyoruz. dunku Turkiye-Cek Cumhuriyeti macini da 3 Turk kizi, kampusun icindeki cafe/pub karisimi yerde, cogunlugu ingiliz, yunan ve italyan olan, karisik bir seyirci toplulugu ile birlikte izledik. etrafimizda bizim arkadasimiz olduklarindan Turkiye'yi destekleyen bir kac kisi de vardi ama seyircinin cogunlugu tarafsizdi ve mac izlemeye gelmisti.

mac bizim acimizdan heyecansiz basladi. Cekler ilk gollerini atinca aramizda kimlerin Cek vatandasi oldugunu da gormus olduk. Sadece bir kisi idi, ve etrafinda cekli olmayan arkadaslari vardi. biz arada bir heyecanlanip bagiriyor olsak da, o, maci gayet sessiz sakin izliyor, sadece gollerde ayaga kalkip uzun uzun alkisliyordu takimini.

2-0'dan sonra bizde moraller bozuldu. bir kac degisiklik yapalim, sansimizi dondurelim dedik (insan bu gibi durumlarda batil inanclara siginiyor). onceki gun ogrenmistik ki, takim bayragini eger bir yabanci giyerse takima sans getirirmis. ikinci yarinin ortalarina dogru bayragi uzerimizden cikarip slovenyali bir arkadasa giydirdik. o bayragi giyer giymez takim buyuk bir gol pozisyonu kacirdi, biz bunu iyiye isaret saydik.

dakikalar geciyor ve biz ah-vah, gitti-mitti derken, ilk golumuz geldi. 3 Turk havalara sicramis, sanki maci almisiz gibi bagrisip kucaklasiyorduk. bir daha gol atar miyiz belli olmaz, o yuzden iyi sevinmek gerekti bu gole.

mac sirasinda 'bi daha, bi daha' tezahurati yapiyorken biz, arkadaki ingiliz kizlar 'bida' ne demek diye sormuslar diger arkadasa. tahmin ediyorum epey bir Turkce kelime kapmislardir dun geceden. neyse, derken ikinci gol gelmez mi? iste burada deliye donduk. ama bagiran sadece bizler degildik. macin kazandigi heyecandan dolayi pub'daki herkes gaza gelmis alkisliyordu. tam mac uzatmaya gidecek, neyse simdilik kurtardik diyorken ucuncu gol geldi ve burada bizde ipler koptu. sevgi yumagi olmus cigliklar atiyorduk. pub'in genelinde cilginca bir hava vardi. cekli arkadasa baktim, kafasini ellerinin ve dizlerinin arasina almis oturuyordu. uzulecek halim yoktu. alti ustu futbol iste...

ama mac boyle bitmedi, biliyorsunuz. biz uzatma dakikalarinin gecmesini bekliyorken, kalecimiz Volkan'in cok yaratici bir hareketiyle soklara girdik. 'nasil, niye yapar' diye agzimiz acik aval aval ekrana bakiyorken, Tuncay'in, kendisinden bir hayli iri olan Volkan'in formasini giymis ve formanin icinde kaybolmus halini gorunce biraz gulduk. guluyoruz ama yuregimiz agzimizda. 'olur mu, atarlar mi simdi Tuncay'a bir gol, aman top kaleye gelmesin' cigliklari icinde bitti mac. mac bitti ama milletin dagilmasi bir yarim saati aldi. cunku konusacak cok sey vardi.

ne macti ama! ve biz 3 Turk, epey bir inletmisiz pub'i. oyle dedi arkadaslar.

bayragi giyip bize sans getiren yabanci arkadas mi? Hirvatistan'la yapacagimiz macta onlari destekleyecekmis, su Dogu Avrupalilar arasindaki dayanismadan dolayi. ne yapacagiz bilmiyorum.

* boyle bir baslik atacagimi ruyamda gorsem inanmazdim.

5 Haziran 2008 Perşembe

30

kucuklugumden beri bir kadin icin en guzel yaslarin 30lu yaslar oldugunu dusundum.

kanimca bu yaslarda bir kadin, artik hayattan ne isteyip istemedigini bilen ve bu farkindalik ile kendinden emin olan kadindir. neyin pesinden kosmak istedigini ve gozune kestirdigini nasil elde edecegini bilir. ve bu ozellikleri ile kiskirtici, bazen de tehlikelidir.

ote yandan edindigi hayat tecrubeleri onu torpulemis ve yumusatmistir. artik daha anlayislidir. merhametlidir. kollari sicak ve sevecen; dokunuslari iyilestirici ve onaricidir. etrafinda donen hayati, dokundugu herseyi guzellestirecek bir isiga sahiptir. bazen yasemin, bazen hanimeli kokuludur.

ayin 1'inden beri google profilimin yas kisminda 30 yaziyor. 20li olmamak garip. agzimdan cikan 30 kelimesi irkilmeme neden oluyor. baskalarinda guzel duruyor da, 30 bende nasil durur henuz idrak edemedim.

ama gecikmeli de olsa bugun hosgeldin dedim 30 yasima.

hosgeldin. guzellestir beni, baskalarini guzellestirdigin gibi. koyuver halemi basima. ben dokunmaya basliyorum, sen guzellestir.