ne zamandir gazeteleri okuyamiyordum. ilk defa bugun girdim. ortalik birbirine girmis ayol. universiteler gergin. kapilarda arbede cikiyormus. oh dedim, ulke bolundu rahatladik hep birlikte.
valla kardesim burada o kadar okuyoruz ediyoruz denilen hep ayni sey, yasakci memleketler gericidir. ben de dusunuyorum, bizi gerici yapan turbani yasaklamak mi, yoksa universiteye turbanli kizlari kabul etmek mi? o kadar icim daraliyor ki hepsini birbirine vurmak istiyorum. yasakcilari da, dini kullananlari da. arada kendi hur inanciyla kapanan ve benim birsey demeye hakkimin olmadigi bir kesim kaliyor. onlari ne yapayim diye dusunuyorum. valla bu ulke boyle yasakci bir ulke kardes, hepimiz bir sekilde cekiyoruz senin cekecegin de buymus diyorum kiza. kiz surat asip gidiyor sonra.
ben universitede turban yasagina karsiyim. turbanli kizlarin okumasina engel olup da onlari kucuk dunyalarina hapsetmeye, ufuklarini acmalarina engel olmaya karsiyim. onlarin da diplomalari olmali, is hayatina atilabilmeli ve bir erkegin eline bakmamalilar diye turban yasagina karsiyim.
turbanli olsun olmasin, herkesin egitimli olmasindan yanayim. dusmanimin bile egitimli olmasini isterim ben. bir cahille tartismak, kavga etmek bile istemem. cahile tahammul edemem.
gerci universite okumakla cahillik geciyor mu? ne universiteliler gorduk biz, zaten yoktular. yok olasicalar.
27 Şubat 2008 Çarşamba
20 Şubat 2008 Çarşamba
insanlik ve Bauman
Zygmunt Bauman der ki, ahlak / etik / erdem (morality) insanligin en onemli degeridir. Etik olmak, sadece bizim gibi olana degil, bizden farkli olana da adil olmayi gerektirir.
Karisi Janina Bauman, Nazi kamplarinda yasadigi zulmu anlattigi kitabinda soyle der: Zalimin en zalim yani, kurbanlarini yok etmeden once onlara insanlik disi davranmasidir. Ve savaslarin en zoru, bu insanlik disi durumlarda insan kalabilmektir.
Bu savasi, modern hayatin icinde cesitli sekillerde dusunebilirsiniz. Hakkiniz yendiginde haksizlik yapmamak, zalimlige ugradiginizda ayni sekilde cevap vermemek, ya da zora dustugunuzde insanliginizi kaybetmemek adina verdiginiz savaslarin tumu bu ornege girer. Insanlik degerlerinizi kaybetmemek icin verilmis savaslardir hepsi, sonunda kotu duruma duseceginizi bilseniz bile.
Modern hayati analiz eden calismalariyla taninan Zygmunt Bauman, hayatta en beter asagilanmanin fakirlik oldugunu soyler. Fakirlik derken, bunu basit anlaminda degil de Afrika’daki, ya da Turkiye’nin doguda kirsal kesimlerindeki, insanlarin kendi baslarina cozum bulamadigi fakirlik anlaminda dusunun. Fakirligin en berbat yani, baska yerlerde insanlarin bambaska sartlarda yasadigini bilmektir. Bu tanimdaki fakirlik terkedilmisligin, bir basina birakilmisligin, umursamamanin getirdigi bir fakirliktir.
Bunlari okurken aklima geldi. Hani eskiden televoleler vardi, Turkiye’nin %1’lik kesiminin nasil yasadigini tum Turkiye’ye seyrettiren su magazin programlari. O programlari seyreden Anadolu’nun, dogunun ucra koylerinde yasayan insanlar, Istanbul’da herkesin oyle yasadigini dusunurlermis. Kim oldugunu hatirlayamiyorum su an, ama taninmis biri soyle yazmisti: “Bu programlari seyrettikce insanin komunist olasi geliyor”.
Kucuktum, ya ortaokul ya da lise caglarimda. Istanbul’da bir askerin telefon kulubesindeki konusmasina sahit olmustum. Sivesinden belli oluyordu dogulu oldugu ve telefondaki kisiye soyle diyordu: “Telefona benzer bir sey var oradan su akiyor, oyle yikaniyoruz”.
Okurken bunlar geldi aklima.
Conversations with Zygmunt Bauman. Z.Bauman & K.Tester (2001).
Karisi Janina Bauman, Nazi kamplarinda yasadigi zulmu anlattigi kitabinda soyle der: Zalimin en zalim yani, kurbanlarini yok etmeden once onlara insanlik disi davranmasidir. Ve savaslarin en zoru, bu insanlik disi durumlarda insan kalabilmektir.
Bu savasi, modern hayatin icinde cesitli sekillerde dusunebilirsiniz. Hakkiniz yendiginde haksizlik yapmamak, zalimlige ugradiginizda ayni sekilde cevap vermemek, ya da zora dustugunuzde insanliginizi kaybetmemek adina verdiginiz savaslarin tumu bu ornege girer. Insanlik degerlerinizi kaybetmemek icin verilmis savaslardir hepsi, sonunda kotu duruma duseceginizi bilseniz bile.
Modern hayati analiz eden calismalariyla taninan Zygmunt Bauman, hayatta en beter asagilanmanin fakirlik oldugunu soyler. Fakirlik derken, bunu basit anlaminda degil de Afrika’daki, ya da Turkiye’nin doguda kirsal kesimlerindeki, insanlarin kendi baslarina cozum bulamadigi fakirlik anlaminda dusunun. Fakirligin en berbat yani, baska yerlerde insanlarin bambaska sartlarda yasadigini bilmektir. Bu tanimdaki fakirlik terkedilmisligin, bir basina birakilmisligin, umursamamanin getirdigi bir fakirliktir.
Bunlari okurken aklima geldi. Hani eskiden televoleler vardi, Turkiye’nin %1’lik kesiminin nasil yasadigini tum Turkiye’ye seyrettiren su magazin programlari. O programlari seyreden Anadolu’nun, dogunun ucra koylerinde yasayan insanlar, Istanbul’da herkesin oyle yasadigini dusunurlermis. Kim oldugunu hatirlayamiyorum su an, ama taninmis biri soyle yazmisti: “Bu programlari seyrettikce insanin komunist olasi geliyor”.
Kucuktum, ya ortaokul ya da lise caglarimda. Istanbul’da bir askerin telefon kulubesindeki konusmasina sahit olmustum. Sivesinden belli oluyordu dogulu oldugu ve telefondaki kisiye soyle diyordu: “Telefona benzer bir sey var oradan su akiyor, oyle yikaniyoruz”.
Okurken bunlar geldi aklima.
Conversations with Zygmunt Bauman. Z.Bauman & K.Tester (2001).
15 Şubat 2008 Cuma
rapor
isler yogun...
o yuzdendir sessizligim.
bu yaziyi da kutuphaneden yaziyorum.
5 dakika icinde kapanacak kutuphane.
ay iceride kapali kalmayayim...
o yuzdendir sessizligim.
bu yaziyi da kutuphaneden yaziyorum.
5 dakika icinde kapanacak kutuphane.
ay iceride kapali kalmayayim...
1 Şubat 2008 Cuma
bir doktoracinin gunlugu...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)