28 Aralık 2007 Cuma

bir Christmas daha boyle gecti... ve mutlu yillar!


son alti yil benim icin onemli gunlerin onemlerini yitirdigi bir donem oldu. yurtdisinda oldugumdan beri ne Turkiye'deki bayramlari kutluyorum, ne de bulundugum ulkenin bayramlarini sahipleniyorum. bayram demek artik resmi olarak tatil demek benim icin. cocuklugu kalabalik bayram kutlamalariyla gecmis biri olarak bu durum elbette uzuyor beni. ama icimden baska turlu davranmak da gelmiyor. bayramlarda ailemi arayip buradaki gunluk hayata devam ediyorum. buranin bayramlarinda ise oylece diger insanlari izliyorum.

Christmas neyseki kutlasaniz da kutlamasaniz da herkesi icine alan, sarip sarmalayan bir donem. Insan, isil isil suslenmis evlere ve sokaklara kayitsiz kalamiyor, etrafindaki Christmas cilginligina kendince dahil oluyor.

Christmas kutlamalarinin merkezi sehir merkeziydi (Sentrum). Suslenmis cam agaci, bir haftaligina Christmas icin kurulan pazar ve ellerinde koca koca paketlere ragmen hala cilginca alisveren yapan insanlar, sehre alisik olmadigi bir hareketlilik katiyordu... ve farkinda olmadan benim de icimi isitiyorlardi.


kucuk kucuk kuluberiyle pazar yerinin verdigi goruntu cok hostu. ancak sunulan urunlerin cesitliligi oldukca zayifti. sus esyalari, mumlar, giysiler, sapkalar standlardaki bir kac urundu.


karanlikta kulubelerin goruntusu cok daha hostu.


benim favori standim ise bu tatli Norvecli kadinin ev yapimi soslariyla dolu olandi. ben kendime bir kavanoz feslegenli sos aldim.


bir de keceden yapilmis ev terlikleri... almadim ama renklerinin guzelliginden fotograflarini cektim.


Christmas icin kurulmus ozel kulubelerin disinda bir de her haftasonu kurulan bir pazarimiz var, yine sehir merkezinde ve islek caddelerin birinde. bu cadde ayni zamanda en cok isiklandirilan caddelerden biri olmus, kalplerle suslenmis. koseyi donup caddeye girince kucuk bir saskinlik gecirdim. isiklar goz aliciydi.


sehir merkezindeki tum buyuk caddeler ayni sekilde suslenmisti.


ara sokaklarin susu ise buyuk caddelere nazaran daha bir mutevaziydi...


dukkan camlari da Christmas suslemerinden nasiplerini almis elbette..


ah bir de Christmas koromuz... cantanin icine para atip sepetten de bir mandalina aliyorsunuz... afiyet olsun.


Christmas gecti gitti ve simdi geriye yeni yil heyecani kaldi. dilerim yeni yiliniz bu fotograflar gibi isil isil ve sicacik; sevdiklerinizle gecireceginiz bir yil olsun. Mutlu yillar!

21 Aralık 2007 Cuma

yeni yil planlari

1. dogru saatte yatip dogru saatte kalkilacak, yarasa gibi yasanmayacak.

2. daha az endiselenilecek, daha pozitif olunacak. hersey olumlu tarafindan dusunulecek. bu bazen kendini kandirmak gibi gorunse de, evet, oyle yapilacak.

3. hersey planlanmaya calisilmayacak. planlar tutmuyorsa hayat akisina birakilacak ve bu kotu birseymis gibi algilanmayacak.

4. ucuncu madde, dorduncu madde icin asla, hic bir sekilde, kati suretle gecerli sayilmayacak. daha duzenli, disiplinli, caliskan ve uretken bir ogrenci olunacak.

5. daha az duygusal olunacak. ota boka aglanmayacak.

6. bitmis arkadasliklar, dostluklar geride birakilacak, kafadan atilacak, uzerinde evirip cevirip dusunulmeyecek.

7. artik hak edene hak ettigi cevap verilecek. 'uzulurlerse' diye dusunulmeyecek. ara sira da olsa goz karartilacak ve bencillikler, hipokratliklar insanlarin yuzune vurulacak, 'oh be' deyip rahatlanacak.

8. karara baglanmis konular uzerinde daha fazla dusunulmeyecek. verilen kararin her zaman en dogru karar oldugu benimsenecek.

9. norvecce gunluk hayatta kullanilmaya baslanacak. guven duygusunun azligindan konusmamazlik edilmeyecek, ediliyorsa oturup daha sIkI calisilacak.

10. kayak ogrenilecek.

11. flamenko ogrenilecek.

12. hobilere agirlik verilecek: fotograflar arsivlenecek, resme daha bir odaklanilacak.


13. yeniden bir kopek sahibi olunacak.

14. sevdiklerimiz daha sIk aranacak.

15. bu listeye sadik kalinacak.

8 Aralık 2007 Cumartesi

Mim: hakkimdaki 7 gercek

annemin sakiz sardunyasi. konuyla ilgisi olmayip, etrafi guzellestirsin diye konmustur.

hakkimdaki 7 gercek diye bir baslik atinca sanki bugune dek yalan soylemisim de simdi dogrulari acikliyormusum gibi bir hava esti. hic heveslenme sevgili okur, oyle sansasyonel bir yazi olmayacak bu, nerede bende o malzeme? Sevgili ArchiSugar'dan bana gelen mime cevaptir bu: Hakkimdaki 7 gercek.

1. ben surekli olarak akli karisik biriyimdir. bir diger yazimda azca bahsetmistim, birbiriyle celisen isteklerim vardir, bunlar da beni surekli bir kararsizliga, kafa karmasikligina iter. en ufak konuyu bile ciddiye alma huyum, en basit kararlarda bile kararsizliklara dusmeme neden olur. ben nefret ederim bu huyumdan.

2. sosyoloji alaninda doktora yapiyorum ve daha iki senem var (ya da en azindan iki).

3. ben aslinda yola gazeteci olmak icin cikmistim. iletisim fakultesi, gazetecilik bolumu mezunuyum, ve bir sure buyuk gazeterimizden birinde muhabir olarak calistim. kanimca basarili bir muhabir olmama ragmen bu surec hayatimda yasadigim en buyuk hayal kirikliklarindan biridir. anladim ki basinin bu denli itibar kaybetmesinin bir nedeni var.

gazeteciligin bana en zevkli gorunen kismi kose yazarligidir (bu isi yapanlara gazeteci demek biraz haksizlik, meslegi asil yapanlar muhabirlerdir cunku). ancak anladim ki o noktaya gelmek icin ya camiada beni bu yere tasiyacak bir tanidigimin olmasi gerek (hasan pulur'un gecen sene yarattigi buyuk bir polemik vardi), ya da benim yillarimi bu surece katlanarak gecirmem gerekecek. karar verdim ki hayat cok degerli; bana birsey katmayacak insanlarin yaninda harcanamayacak kadar hem de.

kizgindim, bu denli onemli bir is yapan bu insanlarin, bu denli sig ve yuzeysel olmalarina karsin kizgindim. ve daha onemlisi, hayatin guzel ve kaliteli yasanmasi gerektigini dusunuyordum. hayatimi benden alacak bir meslege degil de, bana surekli birseyler katacak bir alana yonelmem gerektigini anladim. yeni bir yol cizdim kendime.

4. kararsiz bir insan olmama ragmen gozumu kararttigim anlar da oluyor iste boyle.

5. dusundum, benim gazeteci olma nedenlerimden biri yazarken duydugum zevkti. o zaman dedim, ya yazar olurum, ya da akademisyen. ikinci sikka yoneldim (hemen degil ama, arada metin yazarligi gecmisim de var). ve dogrusunu soylemek gerekirse, ikinci sikka karar verirken, aklimda hala gazetecilik vardi. belki diyordum, alanimda uzman olduktan sonra o konuda yazilar yazarim bir gazeteye.

6. bes sene ingiltere'de yasadim. ingiltere'yi cok sevdim, bize karsi hep iyi davrandigi icin (buradan vefali bir insan oldugum ipucunu da veriyorum), bir de karakterli bir ulke oldugu icin. ingiliz kibarliginin bir kli$eden ibaret olmadigini, icinde yasar iken degil de baska kulturleri tanidikca anladim.

norvec'te bulundugum sureden beri ise, hayati basit yasamanin kolayligini fark ediyorum. bu insanlar kutuphanede corapla dolasiyor, elle yenilebilecek herseyi elle yiyor, evimin onunden cesit cesit kizaklari ile geciyorlar ya, hosuma gidiyor.

tum bunlarin yanisira asil asik oldugum ise fransiz kulturu ve yasam seklidir. hayatin guzelligini ve hayatta zevk almaktan daha onemli birsey olmadigini anlatir bana fransa, kibirli insanina ragmen.

7. son bilgi; doktoraya basladigimdan beri oldukca stresli, endiseli ve huzursuz biriyim ben. ama disaridan caktirmam. olan biten icimdedir.

Fulya, gordum seni, cik... SOBE!

1 Aralık 2007 Cumartesi

birak aciyi gitsin be ayla

youtube'da hatirla sevgili'yi seyrediyorum. bu son bolum cok uzdu beni. ahmet ve yasemin evlilik hazirliklari yapiyor. ayla ve necdet ayri koselerde parcalaniyor. isil ve yasar'in evliligi de ayni sekilde, harun'u parcaliyor.

ne kotu herkesin ayni anda mutlu olamamasi. ne kotu kimileri mutlulugun dorugundayken, 'evet' diyerek hayatlarinin en guzel gunlerini yasarken, onlarin mutlulugu ile diger yureklerin parcalanmasi.

dizinin onceki bolumlerinde ayla biraz sinir bozucu bir karakterdi aslinda. ahmet ile yasemin'in sevgisini bildigi halde ahmet'i sevmekten vazgecemeyen biri. yahu birak iste kizim, cocuk baskasini seviyor, dus yakasindan diyorsun izlerken. birak, daha ne zorluyorsun, ne harciyorsun kendini onun ugruna? ama ask degil mi zaten insana tum hatalari yaptiran?

diziyi izlerken ben ne ayla'ya ne de necdet'e kizabildim, hatalarinin nedenini bildigimden. kizmak yerine acidim hatta. duyduklari ask, kendilerini bu ugurda harab etmelerine, yillarina mal oldu. yaptiklari her yanlis, tutulduklari kara sevda ugruna yapilmisti.

kara sevda... ingilizce'de kara sevdanin karsiligi var mi bilmiyorum, ama "kara sevda" pek cok seyi ne de guzel anlatan bir cift kelime.

yillar once okudugum bir kitap askimizi yonlendirebilecegimizi soyluyordu. kalbin fonksiyonu oldukca romantiklestirilmis bir fonksiyon. sonucta insan kalbiyle degil, her zaman beyniyle sever, beyniyle hisseder. buradan hareketle kitap diyor ki, sevginizi yonlendirebilirsiniz. eger sevgilinize/kariniza/kocaniza karsi sevginiz bitmisse, o zaman onlari sevmeye yeniden baslayabilirsiniz. onu farkli yonleriyle, onceden sevdiginiz yonleriyle gormeye calisin ve yeniden sevin diyordu.

kalbin abartilmis fonksiyonuna katiliyorum, evet, sevdigimizde de beynimiz seviyor. ama yine de bu denli kolay mi insanin duygularini kontrol edebilmesi? kalbinin parcalanmasina engel olabilmesi?

yapilmasi gereken belki de, aciyi kabullenmek. reddetmeye calismaktansa, kabul etmek. seni sevmedigini, sevmeyecegini kabullenmek. bir sure cok acitacaktir elbette. ama eger en agir aci olan olum acisi bile en fazla 6 ay suruyorsa, ve insanlar bunun ardindan normal hayatlarina geri donebiliyorlarsa, insanin da kara sevdadan kurtulabilmesi olasi degil mi?

o yuzden diyorum, bosver be ayla. agla sizla, ama sonra birak aciyi gitsin be ayla.