2 Şubat 2010 Salı

biraz derdim var ama uzun sürmez...




biraz derdim var ama uzun sürmez
hemen burada çimin üzerine uzandım mı
yakında tüm dertlerim geçer
çünkü şe-şe-şe, şe-şe-şe
şe-şe, şe-şe, şe-şe şeker kentteyim

..........

son zamanlarda çok güzel filmler izliyorum. "500 Days of Summer", aşk filmi olmadığını iddia eden ama aşkı çok güzel anlatan bir film. film bana, Alain de Botton'ın, Essays in Love / Aşk Üzerine kitabını hatırlattı. aşkın yükselme, duruksama ve çöküş devirleri, ve bu devirlerin insan bünyesinde yarattığı yan etkileri anlatılıyor. daha başlangıç sahnesinde anlıyoruz, orada kırık ve kızgın bir kalp var. ancak bu ağlatan bir film değil. tam aksine, "hah işte, bende de böyle oldu" dedirten ve insanın kendi haline bakıp güldüğü bir film.

iyi ki izlemişim dediğim bir diğer film ise "Away we go". romantik-drama-komedi türünde bir sam mendes filmi. 30lu yaşlarında henüz bir baltaya sap olamamış çiftimiz, ilk çocuklarına hamile kalınca hayatlarında yeni bir düzenlemeye, yeni bir arayışa girişiyorlar, hatta girişmek zorunda kalıyorlar çünkü o zamana kadar taş taş üstüne koymamışlar.

bu yeni hayat arayışı, içinde bolca endişe barındırıyor. film, hayatın zorluklarının ve o zorluklar karşısında yıpranan, tükenen insanların, ilişkilerin farkında. ama aynı zamanda, yanındaki insanın elini sımsıkı tuttuğunda, birlikte gülebildiğinde, paylaştığında, hatta korkuyu da paylaştığında, herşeyin daha kolay olacağını hatırlatıyor. Burt, Verona'ya defalarca evlenme teklifi ediyor. Verona ise her seferinde reddediyor (filmin sonunda öğreniyoruz nedenini). ama Burt'e söz veriyor. o "söz" sahnesi, filme anlamını veren ve filmden ayrılırken yanınıza aldığınız sahne oluyor. abartısız ama gerçek "söz"ler. ve biliyorsunuz ki o sözler tutulacak çünkü içinde samimiyet var.

"away we go" çok güzel bir film. ve bir masal anlatmıyor. hayatta hep belirsizlikler ve sürprizler var. ama şanslıysak, o en deli an geldiğinde kaçıp gitmek yerine, yanımızdakinin eline tutunmayı akıl edebiliyorsak, bir kurtuluş şansı doğuyor. çünkü gerçekte kaçıp gittiğin yer, asıl hapsolduğun yer oluyor.

3 yorum:

şule dedi ki...

en kısa zamanda seyretmeliyim bu iki filmi de. ne güzel anlatmışsın.

tavsan dedi ki...

Evet, "away we go" oyle bir hosluk birakiyordu insanin icinde cidden. Benim aklimda da bu ciftin endiseleri ve filmin son sahnesi kalmis. Ilk yarisinda biraz sIkIlmis ve bu film bir yere baglanacak mi yoksa "klasik" Amerikan sanat filmleri gibi lok diye bitecek mi diye dusunmedim degil ama oyle degilmis:)
500 days of summer da ilgincti cidden; olmayinca olmuyor ama bu hicbir zaman olmayacagi anlamina gelmiyor. Ben yine filmin sonundaki umutlu mesaja takilmisim bir romantik olarak.
Senin yazinin son iki cumlesini de akildan cikarmamak gerek.

müzi dedi ki...

şulecim, iki filmi de tavsiye ederim. illa mesaj çıkarmaya gerek yok tabi, güzel zaman geçirmek için de yeterliler.

tavşancım,
umutlu mesajlara takılmayıp da başka nelere takılıcaz allasen? başka şekilde çekilir mi bu hayat :)