16 Şubat 2009 Pazartesi

Mim - Tutunamayanlar, 161. sayfa, 5. cümle

Elektra ve Tavsan sobelemisler. en yakınımda duran kitabın 161. sayfasının 5. cümlesi sual olunmuş (sanki özellikle merak edilmiş gibi geldi kulağa, farkındayım, ama değiştirmeyeceğim çünkü sual olunmuş lafını ilk defa kullanıyorum ve pek bir hoşuma gitti).

en yakınımda, masamda duran kitap 138 sayfa. yatağımın yanında duran ve şu an okuduğum kitaba yöneliyorum. Oğuz Atay, Tutunamayanlar.

bu kitabı 10 sene önce doğumgünümde kuzenime hediye ettirmiştim. evet, zorla. o sene bana hediye alacaklara kolaylık olması için bir hediye listesi hazırlamış ve odamın kapısına asmıştım. şımarıklıktan değil, onlara kolaylık olsun diye, vallahi. kuzenim de o listeden bu kitabı seçmişti.

bunca sene geçti ve ben kitabı okumaya yeni başladım. tamamen salaklığımdan. neden salaklık anlatayım. bir kitap okumaya ya da bir film izlemeye başlamadan önce küçük bir araştırma yapmayı severim. eser hakkında küçük ama önemli bilgileri edinmeye çalışırım ki okuduklarımı bu bilgiler ışığında doğru düzgün yorumlayabileyim. ilk başta fena fikir gibi görünmese de bazen kötü sonuçları olabiliyor bu davranışın. mesela, ister istemez başka insanların eleştirilerini de okuyor ve esere karşı önyargılar edinebiliyorsunuz. ya da işte esere yüklenen önemden dolayı onun dar vakitlerde değil de daha geniş ve rahat zamanlarda okunması gerektiği gibi çoğu zaman gereksiz fikirlere kapılıyorsunuz.

Tutunamayanlar için de böyle bir hisse kapılmıştım. okuduğum yorumlar genellikle kitabın karmaşıklığından bahsediyordu ve ben de bu kitabı okumayı daha geniş zamanlara ertelemiştim. e tabi bir ertelediniz mi gerisi gelir. araya başka kitaplar girer ve o kitabı kitaplığınızda unutursunuz. neyse sonunda kitabı elime aldım.

henüz başlardayım, 142. sayfada. ve kendime kızıyorum bu kitabı bu kadar ertelediğim için. çok zevk alıyorum okurken. Oğuz Atay'ın mizah gücünü de çok beğeniyorum. kitabı okurken gecenin sessizliğinde kıkırdamaya başladığım çok oluyor. özellikle Turgut ve Selim'in birbirlerine laf geçirişlerini zevkle okuyorum. bunun dışında Oğuz Atay'ın mühendis kimliğini de romana aktarışından büyük keyif alıyorum. teknik terimleri romana büyük bir ustalıkla yedirdiğini düşünüyorum. o, bu terimleri açıklarken, ben bunların gerçekten ne olduğunu merak ederek okurken daha bir dikkat kesiliyorum. Bir Bilim Adamının Romanı adlı kitabını da yine böyle okumuştum. hatta o kitaptan fotoelastisitenin ne olduğunu öğrenmiş ve bir sohbet sırasında fotoelastisite lafını kullanmakla kalmayıp açıklamasını da yaparak mühendis kocamı dumura uğratmıştım (bu nasıl bir sohbetti de ben hava atmak için fotoelastisite demiştim hiç hatırlamıyorum!).

kitabın 161. sayfasının 5. cümlesi ise şöyle:

"Her ne kadar Bela Bartok'un aynı biçimdeki arajmanlarını kendisine gösterdimse de, İznik Konseyi ile ilk Ortodoks-Katolik uyuşmazlığı dışında Hıristiyanlık Dünyasının çok sesli müziğin gelişiminde bir uyum sağlamış olması ve dillerinde birçok Türkçe kelime bulunan Macarların bile bu konuda bizden kaçınılmaz bir ayrılığa düşmesi, onun kuşkularını artırıyordu".

böyle bir başına durduğunda pek bir anlam ifade etmeyen bu cümle, Selim'in yazdığı mısralara neden 'türkü' değil de 'şarkı' dediğini açıklamak için yazılmış.

Calanon ve Şule'yi sobeleyerek mektubuma burada son veriyorum.

6 yorum:

şule dedi ki...

canim muzi, oguz atay'i sevenler kulubunun atesli bir uyesi olarak, sana diger kitaplarini da ve bir de yildiz ecevit'in "oguz atay'da aydin olgusu" adli kitabini tavsiye ederim.

ben daha once ayni konuda sobelenmis ve caliskan bir ogrenci olarak odevimi yapmistim ortmenim :)

elektra dedi ki...

tam benim orada SANA ' bende bir mimin vardı müziii' demiştim ki, baktım yazmışsın:)hem de ne güzel bir kitaba denk gelmiş mim. üniversiteye başladığım yıl, sanki vaktidir hadi bakalım elektra duygusuyla okuduğum bir kitaptır bu kitap. ülkemizde pek çok ben kuşak insan da böyle yapmıştır sanki. baştan sona ağır bir kitap okuyacağımı umarken, otobüste beni durup dururken kıkırdatıp rezil etmişliği de vardır:) ha kıkırdamış olmam kitabın hafifliğinden midir? aslaaaa. :)

tavsan dedi ki...

Ya valla kiskandim ben Tutunamayanlar'i okuyorsun diye. Ben de bir daha okumak istiyorum (11.5 yil olmus). Zaten okumadigim Oguz Atay eseri olarak Oyunlarla Yasayanlar ve Bir Bilim Adaminin Romani kaldi. Ama olsun, ben Tutunamayanlar'i yeniden okuycam. Ama kitap ulasilmaz bir yerde; ve isin ilginci benim haciladigim ilk ve tek kitap. Bir tane de para verip mi alsam acaba; ama onu da anca bir dahaki memleket ziyaretinde yapabilicem. hmf, imrendim ya valla:) tadini cikarman, keyfini surmen dilegiyle;)

müzi dedi ki...

sevgili Sule,
yazdım bir kenara tavsiyelerini. teşekkürler.

sevgili Elektra,
söylemeye çalıştığım şeyi ne güzel anlatmışsın. ağır bir kitap okuyacağını sanırken zevkten dört köşe olma durumunu anlat istemiştim ben de. bahsettiğin o kıkırdamalar kitabın hafifliğinden olur mu hiç! onlar ince bir zakanın ürünü. duyulan zevk de yine o zekanın sonucu.

sevgili Tavşan,
o kadar iç çekme yav, bir adres ver yeter, hemen postaya koyalım senin için bir Tutunamayanlar. 11,5 sonra kitaptan belki de çok daha farklı çıkarımların olur. ilginç de olur..

Yesim dedi ki...

Bak simdi,
Gecikmeli olarak gordum sobemi, oncelikle onun icin ozur dilerim. Ben de bu konuda daha once sobelenenlerdenim, fakat seni kirmak istemem. Bir ara ilginc olmasa da su ara okudugum kitabi alip yazayim sobemi.
Sevgiler.

tavsan dedi ki...

Ben boyle guzel bir yanit gelecegini tahmin ederek yazmistim biraz da; utaniyorum:) Teklifin icin cok tesekkur ederim. Ama bana da Nisan'da ufak bir Turkiye ziyareti gorundu; yani kendim de alabilirim artik. Zaten bu aralar okuyacak kitap/makale sayisi da bollasti o yuzden cok acele etmiyorum. Sagol:)