31 Mart 2011 Perşembe




Günlerin, ayların, mevsimlerin ardı sıra yeniden gelmesi gibi, Çetin’in her seferinde Ender’e yemeğin nasıl olduğunu sorması gibi hayat... “hayat tekrarlardan ibarettir” diyordu ya Ender, işte burada da öyle.

Ama sorun değil. Severim ben rutinleri, alışkanlıkları, bildik şeyleri. 11 kahvelerini, 5 çaylarını sevdiğim gibi severim. Sakinlikle, huzurla, bağlılıkla bir ilgisi var rutinlerin. Heyecan yoktur belki ama bilmenin rahatlığı vardır. Gözünü kapatıp sırtını yaslayabilirsin.

Bilmek demişken, bir insanı bilmek de ne güzeldir.
Bilmek güzel de, alışmak sakıncalı ama, di mi blog?
Nereye kime alışsan ayrılıyorsun. Yalan mı?

bu aralar bu konuyu düşünüyorum blog: "bir insanı bilmek". mümkün mü? devam edelim yine sonra. bi ara..

3 yorum:

şule dedi ki...

şarkıyı dinledim uzun uzun. ne güzel bir ses, ne güzel bir yorumdur bu...

dinlerken düşündüm de, bir insanı bilmek çok iddialı geldi be müzim. kendimizi bile şaşırtabiliyoruz çünkü zaman zaman. öyle değil mi?

Ebru dedi ki...

Şarkıyı eklemen iyi mi olmuş kötü mü bilemedim:) Toparlayıp yazacakken 'bu kadar mı yollar uzun' diyor eşlik etmeye başlıyor ve kalıyorsun.

o halde özetle hem bilmiyoruz hem de gelmiyorlar belki de.

müzi dedi ki...

haklısın şulecim iddialı bir laf. aslında bir insanı bilmekten kastım, ilişkilerde girdiğimiz bir faz. hani konuşmaya gerek kalmadan anlaşabildiğimiz bir evre vardır ya. "ne demek istediğini biliyorum" tarzında cümleler kurabildiğimiz o evre. sürprizler olur elbette, ama "hiç beklemezdim" demek için bile, birini bilmek, en azından bildiğini sanmak gerekir. belki de bir yanılsamadır, birini bildiğini düşünmek. ama ne de güzel bir yanılsamadır di mi:)

sevgili ebru, evet bazen de bir insan "gelmediğinde", ya da gitmesiyle bilinebiliyor. bence bu da birini bilmeye dahil :)