"å gå på slang", norvecce'de, bahcelerden meyve asirma anlamina geliyor. bizim dilimizde ki karsiligi ile meyve agaclarina dalmak.
"skal vi gå på slang?" ise, meyve asirmaya gidelim mi demek.
gecen gun markette cocuklardan biri, bir digerine, "skal vi gå på slang?" diye soruyordu. o gunden beri dusunuyorum, bahcelerden meyve asirmanin bir yasi var midir acaba. simdi biz de cocuklar gibi meyve agaclarina dalsak, bu yasta, bu vaziyette, ayip olur mu? olmasa keske.
dut sevmem. ama sirf dalindan yemek olsun diye, o cocuk arsizligiyla, okul yolundaki dut agacina tirmanip patlayana kadar dut yemisligim vardir. "dut agaci boyunca, dut yemedim doyunca" der turku. oyle de bir ic burkar ki soylerken, insan kucaklar dolusu dut goturmek ister soyleyene, doyunca yiyebilsin ister.
sansli cocuklarmisiz biz. buyuk sehirde yasayip yine de bahcelerden erik, incir, dut asirabilen, agactan doyunca meyve yiyebilen cocuklar. sonra deniz kenarina inip elini yuzunu denizde yikayan cocuklar.
peki gazetelerde okudugum, birbirinin canini acitmayi gectim, anne-babalarini dograyan bu cocuklar kimin cocuklari? onlar da dut agacina dalmis midir, onlar da arkadaslarini suc ustu yakalayip "erige dalan var" diye cigirtkanlik yapmis midir? bir turku dinlerken, cocuklugunun o dut agacina gitmis midir hic?
o turkuyu ve nicelerini bilebilseydi, meyve agaclarina dalabildigi bir cocukluk gecirseydi boyle olmazdi gibi geciyor icimden. boyle olmazdik. boyle kizgin, boyle acimasiz olmazdik, o cocuk safligimizi icimizde saklayabilseydik.
30 Mayıs 2008 Cuma
18 Mayıs 2008 Pazar
Guneye yolculuk...
Gecen haftasonu Stavanger'de Mai Jazz haftasiydi. biz de oradaydik. yolculuk uzundu. fotograf cekmek ve gordugumuz guzellikleri seyretmek icin durdukca biz, yol daha da uzadi. festival bahane, manzara sahaneydi.
yol boyunca gorduklerimi ozetleyecek olursam: dag, dere, nehir, fiyort derim.
burasi oldukca daglik bir ulke. e yagan kar da malumunuz. baharda eriyen kar sulari, daglardan atlayip intihar ederken derelere, nehirlere karisiyor, ozellikle baharda gurul gurul akiyor. o kadar cok su vardi ki, hangisi gercek selale, hangisi nehir, dere bilemedim. boyle her cesit akan suyu seyretmekle gecti iste yolculuk.
norvec'te yolculuk ederken ya dag tirmaniyorsunuz/iniyorsunuz ya da vadilerden geciyorsunuz. hiz yapmaya elverisli olmasalar da yollar fena degil. hatta dag yolu olduklarini dusunursek iyi bile diyebiliriz.
fiyortlardan bahsetmemek olur mu? onlar gosterinin bas oyunculariydi. bu nasil bir guzellik. ayni anda hem vahsi, hem sakin. dik ve sert kayaliklar ve aralarinda dingin, duru su. (aksime ise hic bakmadim duru suda. narsist degildim ne de olsa...)
gunes daglarin ardinda kayboluyordu, bizim daha yolumuz vardi oysa.
stavanger'e vardigimizda saat cok gecti. guzel bir uyku ve kahvaltidan sonra guzel bir gune baslayacagimiz belliydi. hava 22 derece, gunes piril pirildi. hareketli deniz kenari, retro dukkanlari ve kafeleri, dogal guzelligi ve jazz festivali ile stavanger'i sevdik biz.
9 Mayıs 2008 Cuma
iyi ki dogdun canim abim!
bu aniyi hatirlar misin, bilmem. cooook kucuktuk. buzdolabini karistirdigim bir aksam, gozum kapagi acilmis bezelye konservesine takilmisti. oynamak amaciyla kucagima almak isterken ben konserveyi, elimden kaymis ve tum bezelye taneleri mutfagin her bir kosesine sacilmisti. ben aglamaya mi baslamistim ki sen gelip 'merak etme, anneme ben yaptim deriz' demistin. annem gelmis, mutfagin her bir kosesindeki bezelye tanelerini gorunce cok sinirlenmisti. ve sen, 'ben yaptim' demistin.
iste o gun bugundur seni cok seviyorum :)
dogum gunun kutlu olsun. iyi ki varsin.
iste o gun bugundur seni cok seviyorum :)
dogum gunun kutlu olsun. iyi ki varsin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)