erken bir cumuartesi sabahi. kahvaltida iskele bufe'deydik. bir de sabahin o erken saatlerinde ilkolul ogretmenimi gordum. Yenikoy Ilkokulu benim ilkokulum. Ilkokul ogretmenim de simdi o civardaki bir kirtasiyeyi isletiyor. abimi ve esini bekliyordum kirtasiyenin onunde. henuz kapaliydi. ben hala beklerken geldi ogretmenim dukkanini acmaya. beni gordu, gulumsedi. konustuk, sohbet ettik. bir kac ay once oglunun bir trafik kazasinda vefat ettigini biliyordum ama bassagligi dileyemedim. ne bileyim, iyi ve mutlu gorunuyordu, acisini tazelemek istemedim. bilmiyormus gibi, havadan sudan bahsettik. ben neseli seylerden bahsetmeye calistim, o da gulumsedi. o gulumseyince ben de sevindim.
sonra geldi abimler. "Abimi hatirliyor musunuz" dedim. "Hatirliyorum ama abin ne kadar buyumus" dedi :). Abim benden iki sinif buyuktu. Ben okulda hastalandigimda, ogretmenim bir arkadasimi abimin sinifina yollar, onu cagirtir ve beni onunla eve yollardi. sadece iki yas buyuk ama abi iste, canim yaa.
Oradan iskele bufe'ye gidip kahvalti yaptik. denize baktik. gazete almamistik. abim orhan pamuk'tan kesitler okudu.
okudugu bolumde orhan pamuk henuz cocuk. annesi ve abisiyle birlikte anneannesini ziyarete gidiyorlar. annesi anneannesiyle konusurken, orhan da abisiyle 'alt mi ust mu' oynuyor. hani eskiden meshurlarin fotografli kartlari biriktirilirdi. her kartin bir numarasi olurdu, bunlarla oyun oynanirdi. orhan da abisiyle bunu oynuyor. ama orhan hep kaybediyor, abisi hep kazaniyor. orhan'in kartlarini abisi kazaniyor. abisi "aglamak yok" diyor. orhan agladi aglayacak ama tutuyor kendini. "Yutkunamiyorum" diyor. o cocukluk ruhunun icinde onun icin o an en buyuk aci bu, kartlarini abisine kaybetmek. "Su an baska bir yerde baska bir zamanda olsaydim" diyor. acisi bu denli buyuk. annesinin derdi bambaska, o da kederli kederli otobusun camindan disari bakiyor, orhan da.
ben de kucukken bir keresinde abimin tufegini bozmustum. abim hem cok kizmis hem de cok uzulmustu. ben de uzulmustum, cunku isteyerek bozmamistim.
12 Mayıs 2007 Cumartesi
8 Mayıs 2007 Salı
5 film birden
Hafta sonu yaptigim genelde film izlemekti. Toplam 5 film. Bir gunde 3 sinema filmini ardarda izleyen biri olarak oyle cok da buyuk bir rakam degil bu. Ama fena da degil iste.
Yillar sonra ilk defa sinemaya yalniz gittim. Universitedeyken cok severdim sinemaya yalniz gitmeyi. Bir de bos sinema salonlarini daha cok sevdigimden, gunduz vaktinde giderdim. Yine oyle yaptim ama hafta sonu oldugu icin kalabalikti. Soyle hafif, cok derin dusundurmeyecek, eglendirici bir kadin filmi olsun istedim, elimde kahvem Because I Said So'ya girdim. Ben Diane Keaton'li her filmi severim, Annie Hall'dan Somethings Gotta Give'e kadar hepsini sevdim. Bu filmi de sevdim. Film anne-kiz iliskisi uzerine kurulu. Bu yuzden anneler gunu oncesinde anneyle seyredilecek guzel bir film de olabilir. Gerci filmden ciktiktan sonra aklinizda film ile ilgili hic bir sahne kalmiyor. Ama ben de oyle olsun istemistim. Hafif ve eglenceli olsun yeter. Bir de filmde oyle biri var ki... Esas oglanimiz Gabriel Macht. Acaip fiyakali bakiyor ve de fiyakali gulumsuyor (bkz. yukaridaki fotograf).
Bir diger film ise Premonition (Siradisi). Filme oyle cok bayilmadim ama sanirim filmin fikrini sevdim. Sandra Bullock film sonunda olacaklari degistiremedi, kadere karsi koyamadi, ama en azindan kocasini kaybetmeden once onunla olan iliskisini duzeltti, ona onu sevdigini soyleyebildi. Hayatta onemli olan da bu degil midir? Kimseyle kus kalmamali derler. Soylenmesi gereken seyleri ertelememeli, sonraya birakmamali. Hayatta ne zaman ne olacagi belli olmaz...
Ucuncu film, DVD'de Kiss Kiss Bang Bang. Guldugum sahneler oldu ama o kadar. Su an dusundugumde film hakkinda pek bir sey hatirlamiyorum. Pek bir etki birakamamis. Bir diger film ise TV'de Bandidas. Penelope Cruz ve Selma Hayek acemi kovboy rollerinde acaip eglendiriyorlar. Hos vakit gecirmek icin birebir. Sonuncu filmi ise hatirlamiyorum. :) Tek hatirladigim Patrick Swayze vardi, Rusya'daydi, kizini ariyordu, askerler vardi ve de film 3 saatti. Ama filmin adi neydi hatirlamiyorum. Ya da hatirlamak bile istemiyorum. O kadar kotuydu yani...
Yillar sonra ilk defa sinemaya yalniz gittim. Universitedeyken cok severdim sinemaya yalniz gitmeyi. Bir de bos sinema salonlarini daha cok sevdigimden, gunduz vaktinde giderdim. Yine oyle yaptim ama hafta sonu oldugu icin kalabalikti. Soyle hafif, cok derin dusundurmeyecek, eglendirici bir kadin filmi olsun istedim, elimde kahvem Because I Said So'ya girdim. Ben Diane Keaton'li her filmi severim, Annie Hall'dan Somethings Gotta Give'e kadar hepsini sevdim. Bu filmi de sevdim. Film anne-kiz iliskisi uzerine kurulu. Bu yuzden anneler gunu oncesinde anneyle seyredilecek guzel bir film de olabilir. Gerci filmden ciktiktan sonra aklinizda film ile ilgili hic bir sahne kalmiyor. Ama ben de oyle olsun istemistim. Hafif ve eglenceli olsun yeter. Bir de filmde oyle biri var ki... Esas oglanimiz Gabriel Macht. Acaip fiyakali bakiyor ve de fiyakali gulumsuyor (bkz. yukaridaki fotograf).
Bir diger film ise Premonition (Siradisi). Filme oyle cok bayilmadim ama sanirim filmin fikrini sevdim. Sandra Bullock film sonunda olacaklari degistiremedi, kadere karsi koyamadi, ama en azindan kocasini kaybetmeden once onunla olan iliskisini duzeltti, ona onu sevdigini soyleyebildi. Hayatta onemli olan da bu degil midir? Kimseyle kus kalmamali derler. Soylenmesi gereken seyleri ertelememeli, sonraya birakmamali. Hayatta ne zaman ne olacagi belli olmaz...
Ucuncu film, DVD'de Kiss Kiss Bang Bang. Guldugum sahneler oldu ama o kadar. Su an dusundugumde film hakkinda pek bir sey hatirlamiyorum. Pek bir etki birakamamis. Bir diger film ise TV'de Bandidas. Penelope Cruz ve Selma Hayek acemi kovboy rollerinde acaip eglendiriyorlar. Hos vakit gecirmek icin birebir. Sonuncu filmi ise hatirlamiyorum. :) Tek hatirladigim Patrick Swayze vardi, Rusya'daydi, kizini ariyordu, askerler vardi ve de film 3 saatti. Ama filmin adi neydi hatirlamiyorum. Ya da hatirlamak bile istemiyorum. O kadar kotuydu yani...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)