12 Eylül 2008 Cuma

gunun anlam ve onemine dair...

biz hic de geleneksek kaliplara uyan bir kari-koca olmadik. bu iyi ya da kotu bilemiyorum, ama seviyoruz biz, bize verilen kaliplara gore degil de icinde bulundugumuz kosullara gore yasamayi. bir de her zaman elde degil ki, sartlar neyi gerektiriyorsa onu yasiyorsun iste. bu yuzden zaman gelir, ozellikle de yabanci bir ulkede yasiyor olmamizdan, fazla yapisik oluruz, ama zaman gelir ayri kalmak, ayri ayri yolculuk etmek zorunda kaliriz.

insan birini sevdigini, en cok ondan ayri kalinca anliyor. etrafin sessizligi, koltugun bos olusu, masadaki tek tabak feci can acitir. ve iste o an, ona kizdigin tum zamanlar, uzerine kavga ettiginiz her sey, onu kirmana sebep her sey onemini yitirir. onun yoklugu ogretir insana.

sevgilinin yoklugunu benim icin en gercek cemal sureya anlatir:

sevgilim, ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
'ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz'
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
masada tabaklar neşesiz
koridor ıssız
banyoda havlular yalnız
mutfak dersen, derbeder ve pis
çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
vantilatör soluksuz
halılar tozlu
giysilerim gardropda ve şurda burda
memo'nun oyuncak sepeti uykularda
mavi gece lambası hevessiz
kapı diyor ki, "açın beni, kapayın beni"
perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
radyo desen sessiz
tabure sandalyalardan çekiniyor
küçük oda karanlık ve ıssız
her şey seni bekliyor, her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi.


yukaridaki 'ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz' dizesi, benim icin, ayri kalmanin en zor nedenidir. 'o simdi burada olsaydi soyle derdi' dusuncesidir ayriligi zor kilan. anilar/yasanmisliklardir ayriligi zorlastiran. ve yine anilar, birlikte gecirilen zamanlarin guzelligidir, sevgiyi percinleyen. bu nedenle anilar ve gecmis degerlidir benim icin. cemal sureya'nin baska bir siirde soylediklerini de en cok bu yuzden begenirim:

aşkı anılar besliyor düşler kadar
bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
sevgi eskidikçe sevgi.


birlikte gecirdigimiz senelerin tum anilarini ve seni cok seviyorum sevgilim.

7 Eylül 2008 Pazar

Turk kahvesi, incir kurusu, lokum, knorr'un yoresel Turk corbalari, Orhan Pamuk kitaplari ile dolu bavulum ve bronzlasmis tenimle geri doneli tam 10 gun oldu.

gitmeden once 'fazla uzun bir tatil plani oldu bu' gibi endiseler vardi, evet. donus yolunda ise 'Ramazan ve bayram tatili boyunca da kalsa miydim' gibi acabalarla doluydu aklim, gozyasi akmaya hazir beklerken gozlerimde.

ogle vaktine dek suren uzun kahvaltilar, gec kahvaltilardan dolayi 12'lere aksayan 11 kahveleri, deniz-gunes-kum, poyraz-lodos, kavun-karpuz, ay cekirdegi, haslanmis misir, ancak gunes battiktan sonra icilen taze cay... koca bir tatilin ozeti bu iste.

gunler sayili olunca o koca 50 gun, ayni 15 gunluk tatillerin agizda biraktigi yarim bir tadla bitti. 20 gunu Istanbul'da, geri kalani ise kuzey Ege'de gecti. Istanbul'da gecirdigim gunler tatilin basi ve sonu olmak uzere ikiye bolununce, ne sehrin trafiginden, ne kesmekesinden, ne de sicagindan bunalmaya vakit kaldi. kalabaliklarin icine de pek dalmadigimi bilerek okuyun su soyleyecegimi:

memleket pek bir guzel arkadas.

fondaki Ezginin Gunlugu'ne ait sarki oyle demese de, pek sevdigim bir sarkidir. gurbet sarkisi oldugundan da duruma uygundur.